-
1 işine bak!
а) занима́йся свои́м де́лом!б) не лезь!, тебя́ не спра́шивают! -
2 sen neci oluyorsun kendi işine bak
то ты вме́шиваешься, занима́йся свои́м де́лом -
3 kendi işine bak
interj. mind your own business -
4 Sen kendi işine bak
Mind your own business! -
5 iş
iş a PHYS Arbeit f; Tätigkeit f; Angelegenheit f, Sache f; Dinge n/pl; Lage f der Dinge; fam Geschichte f; Geschäft n, besonders pl Geschäfte n/pl; Erzeugnis n, Ware f (z.B. Glaswaren usw);iş açmak fig Scherereien machen;iş alanı Arbeitsgebiet n;iş başa düşmek sich durchbeißen müssen;iş başa gelmek etwas selbst tun müssen;iş başına! an die Arbeit!;iş başına geçmek eine Arbeit übernehmen; an die Arbeit gehen; eine (gute) Position bekommen;iş başında bei der Arbeit;iş(ini) bilmek seine Sache verstehen;iş bölümü Arbeitsteilung f;iş çıkarmak viel Arbeit machen; Scherereien machen;iş değil scherzh … ist kein Meisterstück;-i iş edinmek sich (D) etwas (A) zur Aufgabe machen;-e iş etmek jemandem Scherereien machen;iş giysisi Arbeitsbekleidung f;iş göremezlik Arbeitsunfähigkeit f;iş görmek arbeiten; (zur Arbeit) taugen;-e iş göstermek jemandem Arbeit zuweisen;iş güç Erwerb m, Beschäftigung f;iş güç sahibi Erwerbstätige(r); gewerbetreibend;iş hukuku Arbeitsrecht n;iş(in) içinde iş var es steckt etwas dahinter;iş istasyonu EDV Workstation f;iş işten geçti vorbei ist vorbei;iş kazası Arbeitsunfall m;iş mi? was ist das schon …?;iş olanağı Arbeitsmöglichkeit f;iş olsun diye (wie) ein Gschaftlhuber;iş saatleri Arbeitsstunden f/pl;iş sözleşmesi Arbeitsvertrag m;iş teşviki kanunu Arbeitsförderungsgesetz n;İş ve İşçi Bulma Kurumu Arbeitsamt n (Türkei);-de iş yok von … (D) hat man nichts; (da) ist nichts dran;iş zamanı Arbeitszeit f;-i işe almak anwerben (A); einstellen;işe bak! sieh mal (einer) an!;işe girmek seinen Dienst antreten;-in işi aksi gitmek fig fam danebengehen;işi azıtmak es zu weit treiben;-in işi başından aşkın überlastet, mit Arbeit überhäuft;-in işi bitmek erledigen (A); fig erledigt sein;-in işi çıktı er hat etwas zu tun bekommen;-in -e işi düşmek: size bir işim düştü ich wende mich an Sie um Hilfe, ich habe ein Anliegen an Sie;-in işi ne? was ist er von Beruf?;-in işi olmak: işim var ich habe zu tun;işi olmayan giremez Unbefugten Zutritt verboten;işi pişirmek fig unter einer Decke stecken; ein Techtelmechtel beginnen;işin başı der springende Punkt;işin içinden çıkmak fam (damit) klarkommen, es spitzkriegen;işin mi yok nicht wichtig, (ist) nicht tragisch;-e işin ucu dokunmak den Schaden (G) haben;işin ucu bana da dokunuyor das betrifft mich auch;işin üstesinden gelmek fam hinkriegen, managen;-i işinden çıkarmak jemanden entlassen, fam rauswerfen;işinden olmak seine Stellung verlieren;(kendi) işine bak! kümmere dich um deine (eigenen) Angelegenheiten!; arbeite weiter!; mach weiter!;işine gelmek jemandem gelegen kommen;işine göre je nachdem;işten anlamak etwas von der Sache verstehen;işten almak hinauswerfen, fam rausschmeißen;işten (bile) değil kinderleicht -
6 Angelegenheit
das ist nicht deine \Angelegenheit! bu senin sorunun değil!;kümmere dich um deine eigenen \Angelegenheiten! sen kendi işine bak!;das ist meine \Angelegenheit! bu benim işim!;sich in fremde \Angelegenheiten mischen başkasının işine karışmak -
7 Kram
1) ( Gerümpel) pılı pırtı, işe yaramaz şeyler pl, öte beri2) ( Angelegenheit) iş;kümmere dich um deinen eigenen \Kram ( fam) sen kendi işine bak;jdm passt etw nicht in den \Kram ( fam) bir şey birinin işine gelmemek -
8 Mind your own business
Baskalarinin isine karisma, sen kendi isine bak -
9 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
10 neci
кто по профе́ссии?bu adam necidir? — кто э́тот челове́к по профе́ссии?
senin baban neciydi? — кем был твой оте́ц?
••- sen neci oluyorsun kendi işine bak -
11 заниматься
meşgul olmak,uğraşmak,ilgilenmek; okumak,öğrenmek,ders almak; ders vermek* * *I несов.; сов. - заня́ться I1) врз meşgul olmak; uğraşmak; yapmak; ilgilenmekзанима́ться земледе́лием — tarım yapmak; tarımla uğraşmak
занима́ться поли́тикой — siyaset yapmak; politikacılık yapmak; politika / siyaset ile uğraşmak
занима́ться нау́чными иссле́дованиями — bilimsel araştırma(lar) yapmak
он не́сколько лет занима́лся бо́ксом — birkaç yıl boksa çalıştı
занима́ться спо́ртом — spor yapmak
он стал занима́ться спо́ртом — spora başladı
таки́ми дела́ми занима́ется мили́ция — bu gibi işlere polis karışır
занима́ться тёмными дела́ми — karanlık işler çevirmek
э́тим вопро́сом никто́ не занима́ется — bu soruna / sorunun üzerine eğilen yok
ребёнком она́ могла́ занима́ться то́лько по вечера́м — çocuğuyla ancak akşamları ilgilenebiliyordu
чем ты сейча́с занима́ешься? — şimdi neyle meşgulsün / uğraşıyorsun?; şimdi ne iş görüyorsun?
что он, совсе́м ниче́м не занима́ется? — onun bir işi gücü yok mu?
занима́йся свои́м де́лом! — sen işine bak!
2) ( учиться) okumak; öğrenmek; ders almak ( брать уроки); dersle çalışmak ( готовить уроки)3) ( учить) ders vermek••II несов.; сов. - заня́ться IIзанима́ться с покупа́телем (о продавце) — müşteriye bakmak
1) ( загораться) tutuşmak, ateş almak2) ( наступать)занима́ется у́тро — gün doğuyor
-
12 mind your own business
burnunu sokma, karışma, kendi işine bak -
13 mind your own business
burnunu sokma, karışma, kendi işine bak -
14 Angelegenheit
Angelegenheit f <Angelegenheit; Angelegenheiten> iş, mesele, sorun;das ist meine Angelegenheit bu benim meselem;kümmere dich um deine Angelegenheiten! sen kendi işine bak! -
15 kümmern
1. v/r <h>: sich kümmern um jemanden (etwas) b-yle (bş-le) ilgilenmek; (sich Gedanken machen) -e ilgi duymak, -e meraklı olmak: kümmere dich um deine eigenen Angelegenheiten! sen kendi işine bak!2. v/t ilgilendirmek;was kümmert mich … -den bana ne? -
16 kümmern
kümmern ['kʏmɐn]I vrsich \kümmern1) ( sich beschäftigen) uğraşmak (um -le), meşgul olmak (um -le), ilgilenmek (um -le);er kümmert sich nicht darum, was die Leute denken başkalarının ne düşündüğüne aldırış etmiyor, başkalarının ne düşündüğünü umursamıyor2) ( sorgen) meşgul olmak (um -le), ilgilenmek (um -le), bakmak (um -e);ich kümmere mich um die Kinder ben çocuklarla ilgilenirim [o meşgul olurum], ben çocuklara bakarım;kümmer dich ein bisschen um sie! onunla biraz(cık) ilgilen [o meşgul ol] !;kümmere dich um deinen eigenen Kram ( fam) sen kendi işine bakdas kümmert mich nicht bu beni ilgilendirmez;was kümmert dich/Sie das? bundan sana/size ne?, tasası sana mı/size mi düştü -
17 regarder
v t1 voir bakmak2 considérer fikri olmak◊On me regarde comme un étranger. — Bana yabancıymışım gibi bakıyorlar.
3 concerner birini ilgilendirmek◊Ta vie ne me regarde pas. — Yaşamın beni ilgilendirmez
См. также в других словарях:
işine bak! — 1) görevini, işini sürdür anlamında kullanılan bir söz Otururuz, otururuz sen işine bak! M. Ş. Esendal 2) sen karışma anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allahın işine bak — bir işin, bir olayın beklenmedik, şaşılacak bir durum alması karşısında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah — is., öz., Ar. allah Tanrı Birleşik Sözler Allah aşkına Allah taksimi Allah vergisi Allah yapısı Allaha ısmarladık Allahualem Allahuteala … Çağatay Osmanlı Sözlük
neci oluyor! — niçin karışıyor, ona ne? Sen neci oluyorsun, kendi işine bak! … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakmak — e, ar 1) Bakışı bir şey üzerine çevirmek Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim. C. S. Tarancı 2) Aramak 3) Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. O. V. Kanık 4) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
parçalanmak — nsz 1) Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak, paralanmak Rayların üstüne düşüp parçalanacaksın dedi, hem bak, herkes bizimle eğleniyor. R. N. Güntekin 2) mec. Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek Evine gittik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutulmak — nsz 1) Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu. E. E. Talu 2) Ay ve güneş tutulma olayına uğramak 3) Ünlü olmak, meşhur olmak 4) Tutuk duruma gelmek 5) Bir organı işleyemez olmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük